Tarihi Sözler
Tarihi kazananlar yazar. Napoleon Bonaparte
Her yerde tek bir adalet ilkesi vardır: Güçlünün çıkarı. Platon
Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir. Balzac
Tembeller tarih yapamaz; tarihe boyun eğerler. Peter Aberlard
Çekiç olmak istemeyen, tarihin örsü olacaktır. Adolf Hitler
Yemine gerek görmeyecek kadar sözlerine sadık ol. Dale Carnegie
Güzel olan sevgili değildir, sevgili olan güzeldir. Tolstoy
Sevdiğini elde edemezsen, elde ettiğini sevmeye çalış. Corneille
Kılıç kınından çıkmadıkça it sürüsü dağılmaz. II. Mahmud
Herkes tarih yapabilir ancak sadece büyük bir adam tarih yazabilir. Oscar Wilde
Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor! Sultan II. Abdülhamid Han
Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim. Goethe
Yardım almaya alışan, emir almaya da alışır! Sultan IV. Murad
Ey konstantiniye, ya sen beni alırsın, ya ben seni alırım. Fatih Sultan Mehmet
Sana yapılan haksızlıkları toza, iyilikleri mermere yaz. B. Franklin
Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, öbürleri de yanlış gider. Ciyordano Bruno
Mütefekkirlerin aydınlatmadığı toplumu, şarlatanlar aldatır. Condorcet
Menfaat karşılığı yapılan iyilik, iyilik değildir. İyilik, sebep ve netice zincirinin dışındadır Tolstoy
Yapılmış küçük işler, plânlanmış büyük işlerden çok daha iyidir. Peter Marshall
Hemen herkes tartışabilir, fakat güzel konuşabilmek, herkesin yapacağı iş değildir. Alcot
Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım. Necip Fazıl Kısakürek
Allah’ım ya çektiğim sıkıntılara göre bana güç ver. Ya gücüm yettiği kadar sıkıntı. Fuzuli
Devletleri yıkan tüm hatanın altında, nice gururun gafleti yatar. Yavuz Sultan Selim
Kanımla yükselecekse Hz. Muhammed’in dini, alın kılıçla doğrayın beni. Fatih Sultan Mehmet
Akıllı olmak da bir şey değil, mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır. Descartes
İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, içleri doldukça eğilirler. Montaigne
Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür. Yavuz Sultan Selim
Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin. Don Herold
Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir. Oscar Wilde
Sözün en güzeli, söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür. Aristo
Deli dedikleri etrafında neler pekguzelsozler.com döndüğünü çözmeye başlamış bir insandır, hepsi bu. William S. Burroughs
Bir tartışma sırasında, kızdığımız anda gerçek için uğraşmayı bırakır, kendimiz için uğraşmaya başlarız. Goethe
Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Atatürk
Bazen kapanmakta olan bir kapıya o kadar uzun süre bakakalırız ki; açık olanı çok geç görürüz. Graham Bell
Düşmanın kurtuluş reçetesi öldürmek içindir. Esaretin bir çeşidi de borçlandırmadır. Sultan II. Abdülhamid Han
Her şeyi bildiğini sanma! Gerçekte çok bilgili olsan da kendine cahilim diyebilecek cesaretin olmalı. Ivan Pavlov
Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara rastlayacağız. Cenap Şahabettin
İyimser kişi, yaranın üstünde artık kabuk, kötümser kişi ise kabuğun altında yine yara görür. Shakespeare
Bir insan, dindar bilindiği halde, ahlâklı değilse, ya bâtıl bir inanca din adı vermektedir, ya da sahtekârdır. F. Brandley
İnsanın kırk yaşına kadar geçen yılları bir kitap, geri kalan yılları da o kitabın eleştirisidir. Arthur Schoppenhauer
Mal kaybeden, bir şey kaybetmiştir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir. Goethe
Dostuna da düşmanına da yardım et. Çünkü o zaman, dostunla daha yakın dost, düşmanınla da dost olursun. Cledbul
Dünya devleti ebedi değildir. Fani cihanda hiç kimse de ölümsüz değildir. İnsanların dünyada nefesleri sayılıdır ve ölümsüzlük kapısı kapalıdır. Fatih Sultan Mehmet
Önce doğruyu bilmek gerekir. Doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yanlış bilinirse, doğruya ulaşılamaz. Fârabî
Üç türlü insan vardır: 1. Allah’ı bulanlar ve O’na hizmet edenler; 2. O’nu aramakla meşgul olup, henüz bulamayanlar; 3. O’nu, ne arayan, ne de bulanlar, zaten bunlar arayıp bulma çabası da göstermezler. İlk gruba girenler, akıllı ve mutlu, Ortadakiler ise mutsuz ve/fakat akıllıdır. Sonuncu grubun insanları ise, aptal ve mutsuzdur. Blaaise Pascal
Camus-Yabancı: “Bugün annem öldü veya dün, tam hatırlamıyorum.”
Murat Uyurkulak-Tol: “Devrim, vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi.”
JM Barrie-Peter Pan ve Wendy: “Bütün çocuklar büyürler, biri hariç.”
Chuck Palahniuk-Tıkanma: “Eğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin.”
Virginia Woolf-Bayan Dalloway: “Mrs. Dalloway, çiçekleri kendi alacaktı.”
Anthony Burgess-Otomatik Portakal: “Söyleyin bakalım ne yapacağımızı, ha?”
Orhan Pamuk-Yeni Hayat: “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.”
Leo Tolstoy-Anna Karenina: “Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir.”
Jane Austen-Emma: “Emma Woodhouse, güzel, zeki, varlıklı bir kızdı. Rahat bir evi, iyimser bir yaradılışı vardı.”
Franz Kafka-Dönüşüm: “Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.”
İsmet Özel-Erbain: “Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir? Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir? -yaşama! -ya bileydim? Yazar: mıydım hiç: şiir.”
Bülent Parlak-Yalnızlığın İcadı 1984: “İlahi adaletin sağlanması için içimizden birilerinin haksızlığa uğraması gerekiyordu. El kaldıran ben oldum.”
Sylvia Plath-Sırça Fanus: “Garip, boğucu bir yazdı. Rosenberg’leri elektrikli sandalyede idam ettikleri yaz. Ve ben New York’ta ne aradığımı bilmiyordum.”
Hakan Günday-Azil: “Bu cümle, yazmayı öğrendiğimin kanıtıdır. Bu cümleyse, okumaya devam ettiğinin kanıtı. Birlikte, iki kanıtı olan bir suç işleyeceğiz.”
Debbie Macomber-Bahçemde Yeşeren Umutlar: “Vivian Leary sokağın köşesinde kıpırdamadan durup bir o yana bir bu yana baktı. Nerede olduğunu ya da yolunu nasıl kaybettiğini bilmiyordu.”
Vladimir Nabokov-Lolita: “Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta”
Virginia Woolf-Kendine Ait Bir Oda: “Ama biz senden kadınlar ve kurmaca yazın konusunda konuşmanı istemiştik, bunun insanın kendine ait bir odası olmasıyla ne ilgisi var diyebilirsiniz. Açıklamaya çalışacağım.”
Vladimir Nabokov-Lolita Beyaz Irktan Dul Bir Erkeğin İtirafları: “Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta”
Oscar Wilde-Dorian Gray’in Portresi: “Stüdyo güllerin baygın kokusuyla doluydu; hafif yaz esintisi bahçedeki ağaçların arasında gezindiğinde açık kapıdan leylakların ağır kokusu ya da pembe çicek açmış diken ağaçlarının daha narin parfümü geliyordu.”
Mehmet Mollaosmanoglu-Kutsal Adalet: “Kan feyyaz bir pınar gibi fışkırdı kurbanın şah damarından. Sıcacık bir pidenin körpe dumanı kabilinden belli belirsiz bir buğu yükseldi semaya. Gırtlaktaki hırıltı mühür niyetine son söz oldu. Bedenin nafile çırpınışları yaşamı tutmaya yetmedi.”
Jane Austen-Aşk ve Gurur: “Parası pulu olan her bekâr erkeğin kendine bir yaşam arkadaşı seçmesinin kaçınılmaz olduğu, herkesçe benimsenen bir gerçektir. Dünyaca kabul edilmiş bir gerçektir, hali vakti yerinde olan her bekâr erkeğin mutlaka bir eşe ihtiyacı vardır.”
F.Scott-Fitzgerald Muhteşem Gatsby: “Toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hala küpedir kulağıma: Ne zaman, demişti, birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkânlarında gelmemiştir dünyaya!”
John Ronald Reuel Tolkien-Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği: “Çıkın Çıkmazı’ndan Bay Bilbo Baggins kısa bir süre sonra yüz on birinci yaş gününü debdebeli bir davet ile kutlayacağını ilan ettiğinde Hobbitköy’de büyük bir heyecan yaşanmış ve söylentiler alıp yürümüştü.”
Oscar Wilde-Dorian Gray’in Portresi: “Stüdyo güllerin baygın kokusuyla doluydu; hafif yaz esintisi bahçedeki ağaçların arasında gezindiğinde açık kapıdan leylakların ağır kokusu ya da pembe çiçek açmış diken ağaçlarının daha narin parfümü geliyordu.”
Balzac-Mario Puzo Baba: “Her büyük servetin arkasında bir suç gizlidir. Amerigo Bonasera New york Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesinin salonunda oturmuş, adaletin yerine getirilmesini bekliyordu; kızını insafsızca yaralayan, onun şerefiyle oynayan kişilerden adaletin eliyle intikam almış olacaktı.”
Nuran Akgören-Bin Dokuz Yüz Seksen Dört: “Nisan ayının soğuk, ama açık bir günüydü; saatler on üçü gösteriyordu. Yıldırıcı esen rüzgârdan korunabilmek için çenesini göğsüne gömmüş olan Winston Smith, hızla Zafer Konağı’nın camlı kapısından içeri süzüldü; ama bir toz bulutunun da kendisiyle birlikte içeri dalmasına engel olabilecek kadar çabuk davranamadı.”
Lewis Carrol-Alice Harikalar Diyarında: “Alice bankta, ablasının yanında boş boş oturmaktan sıkılmaya başlamıştı. Bir iki kere ablasının okuduğu kitaba şöyle göz ucuyla bir baktı ama kitapta ne bir resim vardı ne de kahramanlar arasında geçen herhangi bir diyalog. İyi de resimsiz ve diyalogsuz bir kitap ne işe yarar ki! Diye geçirdi aklından.”
J.D. Salinger-Çavdar Tarlasında Çocuklar: “Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum.”
Herman Melville-Beyaz Balina: “Ishmael deyin bana. Birkaç yıl önce -kaç yıl önce olduğu önemli değil paramın azaldığı ya da hiç kalmadığı bir sırada-, karada da beni ayrıca bağlayan bir şey olmadığı için, bir engine açılayım, bu dünyanın denizlerini şöyle bir göreyim dedim. Ben böyleyimdir; böyle bulurum sıkıntıdan kurtulmanın, uyuşan kanıma hız vermenin yolunu.”
Charles Dickens-İki Şehrin Hikâyesi: “Akıl çağıydı, budalalık çağıydı da. İnanç çağıydı aynı zamanda inkâr çağıydı da. Bir taraftan aydınlık bir taraftan karanlık mevsim yaşanıyordu. Umudun baharıydı, yeisin kışı. Her şeyimiz vardı ama hiç bir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğruca cennete gidiyorduk ama hepimiz cehenneme de gidiyorduk.”
Charles Dickens-Bir Yılbaşı Öyküsü: “Bir kere Marley’in öldüğüne hiç şüphe yoktu. Cenazesi papaz, kâtip, cenaze levazımcısı ve baş vaiz tarafından kayıt altına alınmıştı. Sgrooge bizzat imzalamıştı ölüm evraklarını. Ve Scrooge’un altına adını yazma zahmetinde bulunduğu her şey bir anda değişirdi. İhtiyar Marley kapıya çakılmış bir çivi kadar ölüydü.”
Arthur Conan Doyle-Bohemya’da Skandal: “O, her zaman Sherlock Holmes için o kadın olarak kaldı. Başka bir isimle ondan hiç bahsetmedi. Holmes’a göre hemcinslerinden daha üstündü hem de onları gölgede bırakacak kadar… Irene Adler’a aşk benzeri duygular beslediğini söyleyemeyeceğim çünkü onun duygusuz ve kusursuz aynı zamanda takdire şayan aklı, bu tür hislerle zıt düşüyordu.”
Gabriel Garcia Marquez-Kolera Günlerinde Aşk: “Kaçınılmaz bir şeydi: Acıbadem kokusu ona mutsuz aşkların yazgısını anımsatırdı hep. Doktor Juvenal Urbino, yıllardır kendisi için önemini yitirmiş bir olayla ilgilenmek üzere koşup geldiği, hâlâ alaca ışığa gömülü odaya girdiği an ayrımına vardı bunun. Antilli göçmen, harp malulü, çocuk fotoğrafçısı, satrançta en yufka yürekli rakibi, bir altın siyanürüyle belleğin işkencelerinden kurtarmıştı kendini.”
Joseph Heller-Madde 22: “İlk görüşte aşktı bu. Yossarian, papazı görür görmez ona çılgınlar gibi âşık oldu. Yossarian hastanede yatıyordu. Karaciğerindeki ağrı, sarılık için beklenenden birazcık azdı. Hastalığın tam olarak sarılık olmaması doktorların kafasını karıştırıyordu. Sarılık olsa tedavi edebilirlerdi. Sarılık değilse ve ağrı kaybolursa Yossarian’ı taburcu edebilirlerdi. Ama sarılık için beklenenden birazcık az bir ağrının hiç kesilmeden sürmesi onları şaşırtıyordu.”
Douglas Adams-Otostopçunun Galaksi Rehberi: “Galaksinin Batı Sarmal Kolu’nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş vardır. Bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırk sekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegen döner. Gezegenin maymun soyundan gelen canlıları öyle ilkeldir ki dijital kol saatinin hâlâ çok etkileyici bir buluş olduğunu düşünürler.”
Gabriel Garsia Marquez-Kolera Günlerinde Aşk: “Kaçınılmaz bir şeydi: Acıbadem kokusu ona mutsuz aşkların yazgısını anımsatırdı hep. Doktor Juvenal Urbino, yıllardır kendisi için önemini yitirmiş bir olayla ilgilenmek üzere koşup geldiği, hâlâ alaca ışığa gömülü odaya girdiği an ayrımına vardı bunun. Antilli göçmen, harp malulü, çocuk fotoğrafçısı, satrançta en yufka yürekli rakibi, bir altın siyanürüyle belleğin işkencelerinden kurtarmıştı kendini.”
Patti Smith-Çoluk Çocuk: “Robert hakkında çok şey söylendi, daha da söylenecektir. Delikanlılar ona öykünerek yürüyecek, genç kızlar beyaz elbiselere bürünüp onun buklelerine yas tutacak. Hem ayıplanacak, hem de tapınılacak. Aşırılıkları hem lanetlenecek hem de romantikleştirilecek. Gerçek ise, en sonunda, çalışmalarında görülecek; sanatçının ete kemiğe büründüğü eserlerinde… Asla kaybolmayacak, asla eksilmeyecek. İnsanoğlu bunu yargılayamaz. Çünkü sanat Tanrı’yı söyleyen bir şarkıdır ve nihayetinde yine O’na aittir.”
William Faulkner-Ses ve Öfke: “Çitlerin ardından, büklümlü çiçek tarhları arasından, vurduklarını görebiliyordum. Onlar bayrağın bulunduğu yere doğru ilerlerken ben de çit boyunca ilerledim. Luster çiçek ağacının dibindeki çimenlerde aranıp durmaktaydı. Bayrağı yerinden söktüler, yine vuruyordular işte. Sonra bayrağı yerine taktılar ve masanın oraya gittiler, Luster vurdu ve ardından diğerleri vurdu. Sonra çekip gittiler, ben de çit boyunca ilerledim. pekguzelsozler.com Luster çiçek ağacından uzaklaştı ve çit boyunca ilerledik beraber ve durdu onlar ve biz de durduk sonra ve Luster çimlerin içinde aranıp dururken çitlerin ardından baktım ben.”
Marcel Proust-Swann’s Way (Swann’ın Yolu): “Uzun zaman geceleri erkenden yattım. Bazen, daha mumu söndürür söndürmez gözlerim o kadar çabuk kapanıverirdi ki uykuya dalıyorum diye düşünmeye zaman bulamazdım. Aradan yarım saat geçtikten sonra da artık uykuya geçme vakti geldiği düşüncesiyle uyanırdım; hâlâ elimde zannettiğim kitabı bırakıp ışığımı söndürmek isterdim; az önce okuduklarım hakkında fikir yürütmeye uyurken de devam ederdim ama fikirlerim biraz farklı bir seyir izlerdi; kitapta sözü edilen şey benmişim gibi gelirdi bana; bu bir kilise olabilirdi, bir dörtlü de, I.François’yla Şarlken arasındaki rekabet de…”
Yorum Gönder